İzleyiciler

17 Haziran 2012 Pazar

entel dantel film yorumlama teknikleri


aşağıda anlatılacak olayların gerçek kişi ve kurumlarla bağlantısı yoktur trafiğe kapalı alanda çekilmedi ama siz yine de evde denemeyiniz!

malzemeler:
1 adet büyük gözlük,
 bir adet fular,
 bir tutam orta uzunlukta ve ensede toplanmış hafif yağlı dalgalı saç (bkz: mühendislik fakültesi resmi saç modeli)
damak tadınıza göre bir avuç bilinen yönetmen ismi(tarantino, kubrick, tarkovsky , zeki demirkubuz vb.)
keyfinize göre bir avuç sanat akımı ismi (postmodernizm, sürrealizm, imgecilik vs.)
1 adet okunmuş üflenmiş film senaryosu
1 adet torrent linki
 2 orta boy soğan,
4 adet organik domates

1) öncelikle çakma entel görüntümüzü almak için hangi mevsimde olduğumuza aldırmadan bir adet fuları boynumuza doladık ve büyük kare çerçeveli renkli gözlüğümüzü taktık.
2) filmi izlemeden önce ellerimizi yıkadık kirli eller sevilmez güzelliği görülmez bize pis derler neyse
3) hamdolsun torrent linkine filmimizi güzelce indirdik filmi öyle çok da iplemeden izledik hatta ileri sarıp kısaca senaryoya baktık ve sıkılıp bıraktık. sonra internete girip bir kaç siteden yorumları okuduk .
4) soğanları da pembeleşinceye kadar kavurduktan sonra bir tutam yönetmen isminden şanslı olanını seçip izlediğimiz filmi bu yönetmeninkilerle bağdaştırdık. burası sizin hayal gücünüze ve yaratıcılığınıza kalmış,'abi şurada tarkovsky etkisi var şu sahnede bak açıkça görülüyor' diye anlatınca karşıdaki yok ben görmedim demez zaten. ayy evet kesinlikle canımm mete sen çok iyi anlıyosun bu işlerden film eleştirmeni olsana vb. der.
5) karşıdakini kıvama getirdikten sonra artık atışta daha da serbestiz, artık o bizim ellerimizde o yüzden ona bu izlemediği veya izlemiş gibi göründüğü filmi izlememiş olarak ve izlemiş gibi yaparak başarıyla anlatacağız.

-ilk detay senaryo: şu bir gerçek ki biz olaylara ve konuya odaklanma eğilimindeyiz o yüzden filmin senaryosu bilinecek ve üzerinde 5 adet olumlu bir adet olumsuz veya 7 adet olumlu bir adet olumsuz olmak üzere sırayla görüşler sıralayacağız. buradaki püf nokta olumsuzu vurgulamaktır. bu bizim ağzı açık hayran hayran bakan bir film seyircisi olmadığımız öyle bazı şeyleri de beğenmeyebildiğimiz izlenimi verecek ve eleştirme kapasitemizi gösterecek.

dikkat edilmesi gereken bir başka husus da çok fazla olumsuz eleştiri de yapmamaktır. bu karşıdaki kızceğizimize çok kendimizi beğenmiş , hiç bir halt yapmadığı halde oturduğu yerden tüketen ve eleştiren boş insan izlenimi bırakır o yüzden cümlelerimizi özenle seçeceğiz.(buna sonra gelicem şimdi soğanlar yanmadan domatesleri eklememiz lazım)

- ikinci detay çekim teknikleri: burada bir kaç teknik terim ezberlememiz veya fizik derslerinden filan bildiğimiz kulağa bilimsel gelen kelimeleri oturaklıca cümlelerimize yerleştirmemiz lazım. mesela 'burada doppler etkisi var bence selin hani şu tam çocuk kızı öpecekti de öpemedi ya işte orada kameraman çok güzel bir doppler etkisi yaratmış' selin muhtemelen doppler etkisinin nasıl yazıldığını düşünüp gidip internetten aramayacak ve doppler etkisi sinemasal bir teknik olarak literatüre sayenizde geçecektir. oysa yer çekimi etkisi demiş olsaydınız eve giderken size 'bence yürütemiyoruz ayrılalım öptüm kib. metecim' yazacaktı. 

6) eveeet yemeğimiz neredeyse hazır şu an yapmamız gereken şey araya sanat akımları katarak çizdiğimiz entellektüel profili sağlamlaştırmak bol bol kübizm sembolizm ve sürrealizm demek. filme göz attığımız arada aklımızda kalan üç beş sahne vardır muhtemelen burada gördüğümüz bir nesneyi alıp kendimizce soyut bir şeye benzetmemiz şart aklımıza gelen aşk, yalnızlık, ihtirasın getirdiği pişmanlık, içsel çatışmalar gibi terimlerden mümkün olan en uzun ve anlamsız olanını seçip olayı buna bağlıyoruz. 

mesela masada bir adet kibrit kutusunun olduğunu fark etmişsek şanslıyız hemen ' selincim burada yönetmen aslında victor'un potansiyel bir tehlike olduğunu ve helena'ya yaklaştığında onun içerisindeki bastırılmış gizli hırslarının alev haline gelmesini sağladığını böylece helena'nın victor'un tetiklemesiyle bir dizi içsel patlamalar yaşamaya başladığını anlatmaya çalışmış. kibrit victor'u simgeliyor.' diyebilmeliyiz.(yuh abi resmen ikinci bir film yazdık kıza yarancaz diye haykırışlarını duyar gibiyim ee ne kadar entel(!)çaba o kadar köfte canlarım.)

7) domateslerimiz de iyice sulandıktan sonra bir tutam bağlaç ekleyerek ocaktan indiriyoruz. bu bağlaçlar gerektiğinde kıvırmanızı, karşıdaki sizden daha bilgili çıktığında ve söylediklerinize itiraz etme tehlikesi olduğunda muhteşem dönüşler yapmamızı sağlayacak. bu yüzden tüm cümlelerimizi ama'lı lakin'li böyle de olabilirdi bence'li kuruyoruz. ve bol bol bence diyoruz ki itirazlarımızda yani ben öyle gördüm tabi sen de haklısın herkes farklı yorumlayabilir sonuçta modern filmlerde hep seyirciye de rol düşüyor ucu açık senaryolar var diyebilmeliyiz.

not: işi sağlama almak için piyasada fazla bilinmeyen, taa dünyanın bir ucundaki tanınmamış bir yönetmenin en dikkat çekmeyen filmini seçmek de şart. popüler piyasa ürünlerinden uzak olmanız bir artı puan kazandırmanın yanında, kızçemizin sizden sonra bir başkasıyla konuşup film hakkında bilgi alma veya daha önceden filmi biliyor olma ihtimalini azaltır. böylece bir taşla bir sürü kuş vurursunuz.
'dikkat' özetle olmazsa olmazlar:

 -en az (1) bir adet farklı yönetmen ismi ve sanat akımı ismi söylenecek.
-kıvırma fırsatı sağlayan bağlaçlar mutlaka kullanılacak.
- içsel, kavram, kimlik , çatışma uzlaşma gibi terimler kullanılacak.
- bol bol bence denilecek.
şimdi tabaklara alıp güzelce servis ediyoruz . hade afiyet olsun yiyin gari.

3 Haziran 2012 Pazar

yabancı olmak

dünyanın size, başka bir yıldız sisteminden düşmüşsünüz gibi saçma gelmesidir yabancı olmak.
bakıp bakıp anlam verememek, hayata ve ölüme dair sorgulamalar yaptığınızda koca bir boşluk bulmaktır.
kimi insanlar vardır hayatı sevmez ölmeyi özler, negatif derler onlara.
kimisi de vardır ki hayattan keyif alır, ölmekten korkar; pozitif derler onlara.
sizse kocaman bir sıfır gibisinizdir. nötr. ölmekle yaşamak arasında bir fark göremeyecek kadar absürd bulursunuz dünyayı.
sıfır olmak negatif olmaktan bile kötüdür.
sıfır olmak var olmamaktır, hissedememektir, duygularınızın olmamasıdır.
sıfır olmak sadece leziz bir yemeğin tadını alabilmek, sadece yüzerken suyun vücudunuza çarpmasını hissetmektir.
duyularınız haricinde hiç bir şeye sahip olamamaktır sıfır olmak.
yeni yıkanmış yumuşak bir kazağa dokunmaktaan zevk almak, ama yaşamaktan keyif alamamaktır yabancı olmak.
bir hastaneye gidip kısa bir süre içerisinde öleceğinizi öğrenseniz , değiştirmek veya yapmak istediğiniz hiç bir şey bulamamaktır . omuz silkip hiç bir şey olmamış gibi devam etmektir.
çünkü sizin için bir fark yoktur 25inde veya 65inde ölmek arasında. 40 yıl daha var olmanın olumlu veya olumsuz bir yanı yoktur.
intihar etmezsiniz çünkü sizin için ölümle yaşam birdir.
ısrarla yaşamak da istemezsiniz çünkü sizin için yaşamla ölüm birdir.
olan bitenin sizin dışınızda şekillendiği ve sizin sadece rolünüzü oynayıp selam verip çekip gideceğiniz bir sahne gibidir dünya.
hayatınıza müdahale etmeye kalkışmazsınız. kimileri bunu tembellik zanneder oysa siz sadece geleceği müdahale etmeye ve çabalamaya değecek kadar önemli bulamazsınız.
var olmayı seven insanlar anlayamaz sizi, neden gidip bir mücadele içerisine girmediğinizi, hayatla cebelleşmediğinizi anlayamazlar.
hayat bir ırmaktır kimileri inadına onun kaynağına doğru yüzmeye çalışır akıntıyla boğuşur, yorulur, pes etmez hep yukarı doğru yüzer.
kimisi hayatla inatlaşmaz ve aktığı yöne doğru yüzer.
sizse kılınızı dahi kıpırdatmadan sırt üstü suya uzanır ve akıntının ellerine bırakırsınız kendinizi. girdaplar olursa döner dolaşır, boğulmazsanız akıntıyla devam edersiniz.
boğulursanız da boğulup gidersiniz.
ölüm kimisi için bir yoldaştır, her an ölebileceğini düşünerek hayatının her dakikasını anlamlı kılması için kimi insanlar yoldaş edinmiştir ölüm fikrini.
ölüm kimisi için bir düşmandır, sürekli uzakta tutmak ve ertelemek isterler, daha sağlıklı olmak için daha uzun yaşamak için çabalarlar. hep hayatları daha uzun olursa bir şeyleri değiştirebielceklerini zannederler. geleceği planlamak, şunu şunu elde edersem bunu bunu yapabilirim demek bu kişilerin işidir.

sizin içinse ölüm davetsiz bir misafir gibidir. ne onu evinize çağırırsınız ne de geldiğinde kovalarsınız. misafirinizi sessizce içeri buyur edip gülümsemekle yetinirsiniz.

burada yazılanları tek bir cümlede özetleyecek olursak rammstein vokali till lindemann dan gelsin:

'wir müssen leben bis wir sterben'

sözsüz özetlenmiş hali için yavuz çetin&erkan oğurun dünya adlı parçası veya pentagramın kam'ı dinlenilebilir.

not 1: bu yazı albert camus'un yabancısına ve jean paul sartre'ın bulantısına ithafen yazılmıştır.
not 2: 
http://www.imdb.com/title/tt0287803/ izleyelim izletelim